Her yıl sonu yaptığım gibi 2013 biterken de dönüp şöyle bir önceki yıla bakıp, yeni yıl hayallerimi gözümde canlandırdım ve en yakın arkadaşlarımla yaptığım yeni yıl niyetleri kolaj çalışmasında ilk kez hangi fotoğrafı, hangi kavramı, hangi duyguyu kolajımda, dolayısıyla hayatımda kesinlikle istediğimi bu kadar iyi biliyordum. Çünkü bana hep klişe gelen “ne istemediğimi biliyorum” cümlesi artık öyle gelmiyordu.
2013 benim için zor, zorlu, dönüştürücü, affettirici, kendi içime döndürücü, samimi, duygu dolu bir yıldı. Sadece bilimsel ve kanıtlanmış şeylere inanmayı bıraktığım, herşeyin bir sebebi olduğuna inanmaya başladığım, teslimiyetle tanıştığım ve adımlar attığım bir yıldı. Özgürlüğüne ve hayal kurmaya düşkün bir insan olarak kendimi dönüp dönüp aynı kapana kısılmış pozisyonlara kendimin soktuğunu, benim için hayatı zorlaştıran taraflarımın ailemden geldiği ve değiştirilemeyeceği inancıyla bu tutumlara ne kadar körü körüne bağlandığımı ve bu düşüncelerle ne kadar yaşam enerjimi düşürdüğümü gördüm. Ve şikayet ettiğim herşeyin aslında benim seçimlerim olduğunu görmek beni o kadar hafifletti ki. Çünkü başka türlü davranmayı seçtiğimde, farklı bir yoldan gidebilirdim.
Ölçülü tavırlarla, aşırı gerçekçi fikirlerle, temkinli ve fazlasıyla stratejik yaklaşımlarla ve olması gerekenlerle donatıyor kurumsal hayatlar bizleri ve çoğumuz küçük küçük hareket etmeyi, varolanı korumayı, azla yetinmeyi güvenli saydığımız hayatlarımızda her gün aynı günü yaşayan sarkastik ve tatminsiz insanlara dönüşmeyi sorgusuzca kabul ediyoruz. Sorulduğu zaman hakkımızda “çalışkan” “kibar” “uyumlu” “sakin” sıfatlarını duymak bize yetiyor, meraklı, heyecanlı, cesur, yenilikçi, çılgın taraflarımızın giderek azalmasını olgunlaşmak sayıyoruz. Sonra da başka hayatlara özenip, bizde olmayanlardan hayıflanan mutsuz insanlara dönüşüyoruz. Çevremde daha 30’una bile gelmemiş bir çok insanın “hayatımda birşeyler eksik” diye düşünüp bunu tamamıyla dış koşullara bağladığını her gün görüyorum. Deneyip başaramamakla yapamam nasılsa diye hiç denememek arasında ne çok fark var aslında. Harekete geçmeden, denemeden, olurunu bile araştırmadan kendi hayatlarımızın istemediğimiz şekilde geçmesini öylece izlemenin, bir sonraki zammı, gelecek ayın primini, o elbet bir gün gelecek terfiyi beklemenin kimseye hizmet eden bir tarafı yok.
Varsa, hayatınızdaki o sıkışma duygusuna bir bakın, onu tanıyın, kucaklayın ve o duyguya aslında hayatınızda hiç de gerek olmadığını farketmeyi deneyin. Hayal ettiğiniz konuda gerçekten çalışarak, başarısızlığı da göze alarak adımlar atmanın yaratacağı tatmin duygusunun, hergün şikayet etmeye göre ne kadar daha umut dolu ve dönüştürücü olduğunu göreceksiniz. Bu sefer başaramamış olsanız bile sizin için gerçekten anlamı olan bir şeye heveslenmiş ve vakit ayırmış olmak iyi gelecek.
Share On